Monday, September 03, 2007

Tır



Bir tır çarptı bana. Yetmedi, üzerimden geçti. Yetmedi, öne arkaya gidip geliyor üzerimde. Çivisi çıktı herşeyin, dağıldı. Yüreğim parça parça, paramparça. Kızgınım, dargınım. Cayır cayırım ama dondum. Yoruldum artık bu oyundan.

"Gerçek ne?", "Gerçek mi?" derdi birileri bir zamanlar.
Şaka mı? Gerçek ne ki?
Geleni yaşamak ne ki?





-Merhaba ben geleni yaşıyorum.
-Aa, nedir gelen?
-Gelmez olasıca olan. Orada olmayana duyulan amansız ve zamansız özlem. Kayıp nesne!

- ben senin icin bir nesneyim sadece.
- Öyle mi? Keşke gerçekten sadece bir nesne olsaydin benim için. Seni çıkarır, alıverirdim bir başkasını oyuna. Hayatımın en çoğusun, bilemedin hiç bi zaman. Şimdi de hayatımın en çok acı verenisin kaçınılmaz olarak. En tanıdık yabancısısın. Sadece bir nesne olan, böyle yaşanabilir mi? Buralarda yok öyle bir şey. Sadece bir nesneye, bu kadar derin açabilir miydim? Aç deyince cesaretlenebilir miydim? Bana böylesine yabancı bi şekilde canını yakabilir miydim? Söz konusu bile olamaz.


Ne çok isterdim bana çoktan hoşçakal diyen sana, hoşçakal demeyi. Başka bir yolu kalmadı çünkü.